Kış mevsimi yaklaşırken, bir kış ürünü olan zeytinin de hasat zamanı yavaş yavaş başlıyor. Öncelikle zeytine emek veren tüm emekçilerimize bereketli ve bol kazançlı bir yıl diliyorum.
Zeytin tarih boyunca önemini hiç kaybetmemiş, birçok efsaneye konu olmuş; İncil’de, Tevrat’ta ve Kuran’da da adı geçen bir meyvedir. Bir ucu Nuh Peygambere diğer ucu Antik Yunan, Mısır, Romalılara kadar uzanır. Zeytinin faydaları o dönemlerde bile bilinmiş; hatta zeytin ağacı kutsal sayılmıştır. Bu kutsal sayılan ağaç iyi bakıldığında 3000 yıla kadar yaşayabiliyor. Ölümsüzlüğü de temsil eden zeytin ağacı akıl ve zaferin, zeytin dalı barışın, zeytinyağı da saflığın ve sağlığın sembolü olmuştur.
Zeytinin, zeytinyağının hatta zeytin yapraklarının sağlığa faydaları bu yazıma sığmayacak kadar çoktur. Bu nedenle faydalarını başka bir yazımda ele alacağım.
Geçmişten günümüze zeytin ağacının tarihsel gelişimine baktığımızda ilk zeytin ağacı Güney Ön Asya (bugünkü Akdeniz)’da kök salmıştır. Ama ıslah edilerek kullanılması M.Ö. 4000’li yıllarda Samiler tarafından olmuştur. Zamanla değeri anlaşılarak tüm dünyaya yayılmış bu sıvı altın…. Daha sonraları zeytinyağı üretmeyi ve zeytini farklı şekillerde kullanmayı öğrenmiş insanoğlu. Kısacası zeytin hep kıymetli olmuş, hep değeri bilinmiş. O da nankörlük etmemiş; faydalı olmaya, kalpleri ve sağlığımızı güzelleştirmeye devam etmiştir.
Zeytin ve zeytinyağı üretiminde ülkemiz önemli bir yere sahiptir. Başta Ege, Akdeniz ve Marmara olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve az da olsa Karadeniz’de üretilir. Yani ülkemizin neredeyse her bölgesinde zeytin üretimi yapılabilmektedir. Dünyada zeytin üretiminde 3. , zeytinyağı üretiminde 5. sıradayız. Ancak üretmek kadar işleyip ürün çeşitliliği yaratmak, markalaşarak dünya piyasasında önemli bir yer edinmek gerekir.
Yazın tatil için gittiğim Yunanistan’da küçük zeytinyağı şişelerinin sarımsak ve birkaç baharatla zeytinyağına farklı bir form verilerek oldukça yüksek bir fiyata satıldığını gördüm. (Oysa inanın bizim zeytinimiz ve zeytinyağımız çok daha lezzetli ve kaliteli).
Ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamak için bizim de zeytin ve zeytinyağını saf olarak değil, işlenerek daha estetik ambalajlama yöntemleriyle sunmamız gerekir. Bunun yanında zeytin ezmesi, zeytin reçeli…vs. yan ürünler de işleyerek dış piyasaya sürmeliyiz. Bu şekilde hem çiftçimiz hem ülkemiz kazanacaktır. Kazanan çiftçi de ürününü geliştirir, zeytinliklerini büyüterek istihdama katkı sağlar.
Peki üreticilerimiz emeklerinin karşılığını alabiliyor mu? Yoksa üretimden vazgeçmenin eşiğindeler mi? Zeytinciliğin devamı için bunları sorgulamamız gerekiyor. Kazanan sadece büyük şirketler olmamalı. Zeytini üreten, çilesini çeken çiftçi de kazanmalıdır ki üretime devam etsin. Çünkü zeytin ağacının uzun ömürlü olması ve her yıl ürün vermesi için sürekli bakım gerekiyor (ilaçlama, sulama, budama vs.).Yapılacak her işlem de yeni bir masraf demektir. Üstelik her yıl katlanarak artan maliyetler ama artmayan fiyatlarla bu zor üretimi gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bazen de kötü hava koşullarından dolayı yeterli ürün alınamıyor. Bu durumda zarar gören çiftçinin devletçe desteklenmesi gerekiyor.
Ancak ne yazık ki devletten yeterli destek göremeyen üreticiler yavaş yavaş üretimden çekiliyorlar. Bugünlerde televizyonlarda sık sık zeytin ağaçları sökülerek yerlerine oteller veya tatil köylerinin yapıldığı haberlerini izliyoruz. Çünkü genellikle zeytin ağaçları göl ve deniz kıyısında sahile yakın yerlerde bulunduğu için manzarası da güzel oluyor. Ya da yeterince gelir elde edemeyen üreticiler zeytinliklerini tiny house yapmak isteyenlere satıyorlar. Maalesef birçok zeytin ağacımız ranta kurban gidiyor. Bazen de maden şirketlerine verilen izinlerle zeytin ağaçlarımız büyük ölçülerde yok ediliyor. Daha da kötüsü bu zeytin ağaçlarının katline devlet izin veriyor. Bu hem ekonomiye hem de sağlığımıza inen bir darbedir.
Barışın, güzelliğin ve sağlığın sembolü olan “Sıvı altın”a devletimizin en kısa zamanda el atması gerekiyor. Çiftçimize mazot, ilaç desteği sağlanmalı, hak ettikleri fiyattan ürünlerini satmaları ve bilinçli üretim yapabilmeleri için eğitilmeleri sağlanmalıdır. Bunun yanında ihracatı arttıracak yatırımlar yapılmalı, ürün çeşitliliği, markalaşma ve ambalajlama teknikleri geliştirilmelidir. Böylece zeytin ve zeytinyağımız dünyada hak ettiği yere gelir. Zeytin üreticimiz de hak ettiği yaşam standardına ulaşır.
Herkesin hak ettiğini elde etmesi dileğiyle
Sevgiyle kalın….
Nuray ÇAVUŞ
1 Yorumlar
Çok önemli bir konuya el atmışsınız keşke yetkililer dikkate alabilseler sizi bu konularda çok başarılı buluyorum başarılarınızın devamını diliyorum
YanıtlaSil